Ankara

Neden Ankara? Hiç Merak Ettiniz Mi?

Ankara, tarih boyunca pek çok değişik isimle anılmış. Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından gemi çapası anlamına gelen Anküra (Yunanca kökenli ismi) olarak adlandırılmış ve Batılı kaynaklarda ise Ankyra ve Ancyra olarak geçmiş.

Ankara, Arapça kaynaklarda "Beldei-el Selasil", "Mamuriye" ve "Ma'muriye-i Selâse" olarak geçer. Yunanca "Anküra" şeklinde telaffuz edilen şehrin ismi, Araplar tarafından korunmuş, Türkler'in Anadolu'ya gelmesinden sonra ise "Ankara" ve "Engürü" olarak değişime uğramış. En nihayetinde Batı dillerine "Angora" olarak geçmiş.

Osmanlılar'da 16. yüzyıldan itibaren şehrin adı resmen Ankara olmasına rağmen, halk "Engürü", Batılılar ise "Angora" şeklinde kullanmaya devam etmiş. Cumhuriyetin ilanından sonra diğer isimlerin kullanımı son bulmuş ve Ankara adı artık evrenselleşmiş.

Kimilerine göre gri ve soğuk, kimilerine göre bürokrasinin gölgesinde bohem bir başkenttir Ankara. Benim için ise, çarpık kentleşmenin ve betonlaşmanın kara bulutları arasına sıkışmış gibi görünen bu şehir, sıcak dost muhabbetleriyle renklenir, Cumuriyet'in izlerini taşıyan sokakları ve anıtları altında yakılan hayallerle de şaha kalkar. Ankara’nın gri silueti, benim için Cumhuriyetin nostaljik ve bir o kadar da özlemle andığımız güzel günlerinin sepya tonlarına bulanmış, her köşesinde Atamızın hatırasını bağrına basan naif bir nostaljidir. Dost Kitabevindeki randevulaşmalardır, Atatürk'ün ölümsüzlüğünün simgeleri; Ulus'taki Atatürk heykelidir, Güvenpark'taki Güvenlik Anıtıdır, Kuğulu Park'tır, Atakule'dir ve tabii ki şehrin medar-ı iftiharı Anıtkabirdir Ankara...